Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Öfke

Yoruldum. Çok yoruldum. Çok üzgünüm. Çok fazla üzgünüm. Kendimi o kadar çaresiz o kadar paramparça hissediyorumki. O kadar yarım o kadar eksiğim ki. Tamamlayamıyorum içimdeki boşluğu. Ağlamak istiyorum bağıra bağıra ne varsa içimde kusmak istiyorum. Anneme babama çok öfke doluyum içimde koskoca bir enkaz bıraktıkları için. Beni bu hale soktukları için en çok onlara kızgınım. Hayata kızgınım. Ben mutlu olmayı bile bilmiyorum. Ben doğru sevgi nedir bunu bile bilmiyorum. Çekirdekten öğrenmez mi bir çocuk huzuru sevgiyi mutluluğu. Ben bunları görmedim ki. Ben evindeki kaostan kurtulmaya çalışan huzuru dışarıda arayan cahil bir çocuktum sadece. Benim kimse elimden tutmadı ki. Kimse yanımda olmadı. Herkes var olduğunu sandı. Ben sağlıklı iletişim kurmayı bile öğrenemedim. Hiç istemediğim asla öyle olmayacağım dediğim ne varsa aynı o karaktere büründüm. Yoruldum. Anlaşılmamaktan. Doğru sevgiyi gördüğümde bile vücudum ters tepki veriyor. Herkese herşeye tepkisel yaklaşıyorum. En çok zararı ken...
En son yayınlar

Yeniden Burada

İşte yine her zamanki yerimdeyim. Güzel Bursa manzarama bakıyorum. Uzun zaman olmuştu şehri böyle uzaktan izlemeyeli. Çok şey değişmiş gibi duruyor buradan bakınca. Tabi en çok da ben.. İnsan her seferinde aynı yerden defalarca kez kırılabilir mi? Kırılıyor işte. İçimdeki inanç ve güven duygusunu kaybettim. Yıllardır hissetmiş olduğum bu hisler peşimi hiç ama hiç bırakmadı. Belkide mutluluğu haketmiyorumdur. Ya da en çok ben hakediyorumdur fakat mutlu olmayı bilmiyorumdur?? Kalbim o kadar kırıkki  ben ise hala o kırık parçaların üstünde çıplak ayaklarla kanaya kanaya yürüyorum. Böyle nasıl anlatsam göğsümün derinlerinde uzun zamandır hareketsiz kalmış bir volkan var, püskürtmeyi bekliyor içindeki ateşi. Ama benim ateşim sadece beni yakıyor. Önceden sık sık yazılar yazardım bu bloga, yazacak şey de bulurdum bütün duygularımı dökerdim. Bu yazmadığım sürelerde her şey içimde birikti. Böylesi daha zormuş insanın konuşmaması. Sahi konuşamamak, anlatamamak, anlaşılmamak ne zor bir şey mi...

KABULLENİŞ

   Anlamadınız! Hiç biriniz gülüşlerimin arkasındaki hüznü görmediniz. Kaçışlarımı anlamadınız. Neden kaçtığımı, neyden kaçtığımı bilmediniz. Ya da farkedemediniz. Belki de bunun için çabalamak istemediniz zaten böylesi de işinize geldi. İçimden hiç birinizle konuşmak gelmedi. Anlatmayı istemedim. Çünkü anlatsam da sadece tek bir saat benimle birlikte üzülecek ah vah edeceksiniz. Sonra hayatınıza devam edeceksiniz. Peki ya ben?    Yoruldum. Hepinizden, herşeyden, herkesten..Neden yorulduğumu anlatmaya bile takatim yok. Üzülüyorum. Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi bi acı var içimde. Tarifini yapamadığım, koskoca boşluk bi his.. Daha yirmili yaşlarımın ortasında hayata dair bütün heveslerim yok olmuş. İnsanlığa karşı bütün inancım yok olmuştu. Anlaşılamamak.. meğer anlaşılamamak, diğer bütün o kötü hislerden daha kötüymüş. Bunu kendimi anlatmak için çırpınırken ruhumu parçaladığımda anladım. Beni buralara uzun zamandır getirmeyen şey ne ise uçup gitti. Özlemişim yazarke...

Dostlar Beni Hatırlasın

Bu yazımda ne zamandır yazmayı planladığım fakat yazmaya vakit bulamadığım Afyon'un bana kattığı güzellikleri anlatacağım. Aslında her ne kadar defolup gitmek istediğim bir yerden ibaret olsan da Afyon. En güzel dersleri sen de öğrendim. Sen de büyüdüm. Sen de ağladım. Sen de gördüm bütün kötülükleri. Gençliğimin en deli çağını sende yaşadım. Senin sayende kazandım en iyi dostlarımı. Sen benden bir çok şeyi çalıp götürürken ben de senden bir sürü şey çaldım. Nasıl zordu 4 sene öyle zordu. Yaşadığım hüzünler,yaşadığım mutluluklar hepsi bu şehirde kaldı. Ben kendime yeni bir hayat kurmaya çalışırken ardımda bıraktıklarım sürekli peşimden geliyor. Meğer ne çok sevmişim. Dicekler ki altı üstü Afyon amma abarttın. Ama öyle değil. Ben kendi küçük dünyamı kurmuşum burada. İçinde sadece ben ve dostlarım varız. Sahi dostlarımdan bahsetmedim size. Belki onlara bile bu içimdekilerden bahsetmedim hiçbir zaman. Gerçi içimdeki çoğu şeyi anlayan,hisseden biri var Burak.. 'Değişik' derdim ...

Dönüş..

Döndüm. 2 ay oldu buralara uğramayalı. Defalarca elime aldım bilgisayarı yazmaya çalıştım fakat yazamadım. Bir kaç cümle yazdım sildim yazdım sildim .Olmadı işte..Tekrardan yazma gücü bulabilmişimdir herhalde artık. Bu sürede kendimi dinlemek için epey bi zamanım oldu. Sanırım hiç bu kadar kendimi kapatmamıştım. Bu süre çok fazla düşünceli olduğum, duygu değişimlerimin yoğun olduğu bir zamanı dilimiydi. 2 ay önce bir yakınımı kaybettim. İsmi Barış'tı. 17 yaşındaydı daha. Hayalleri vardı onun da herkes gibi. Ama kısmet olmadı işte. Gittiği günün akşamında ziyaretine gitmiştim. O gün eve dönerken içimde hep kötü bir his vardı sanki gideceğini anlamıştım. Ama olmaz öyle şey daha gencecik ,bir de insanın tanıdığı bildiği biri olunca konduramıyor kabul edemiyor işte. Sanki hala gitmemiş hala bir yerlerde duruyor..Umarım gittiği yerde huzurludur. Bu benim çok fazla etkilendiğim bi olaydı. Barış benim hayata daha farklı bakmamı sağladı. Elimdekilere şükretmeme,onlarla mutlu olmayı anla...

Kıvılcım

Nasıl bu hale geldim. Nasıl bu denli düştüm. Dizlerim ellerim yara içinde. Kalkmak istemiyorum. Öylece boşluğa bırakmak istiyorum kendimi. Yorgun ve herşeyden usanmış bi haldeyim... Bana uzanan elleri tek tek ellerimle geri itiyorum. Upuzun duvarlar örmüşüm insanlarla arama. Kimse bana ne ulaşsın ne görsün ne dokunsun istiyorum. Belki de bu bir çeşit intihar girişimi. Çünkü önce kendimden sonra bütün insanlıktan vazgeçiyorum. Ya da birtakım dönemsel depresyon. Şuan bir otobüste gidiyorum. Yanımda bir kadın ve kucağında bebeği. Uyuyor.. Bütün saflığıyla, masumiyetiyle annesinin göğsünde uyuyor, annesi üç dakikada bir alnından koklayarak öpüyor. Annemin babamın kucağında uyuyakaldığım günlere gidiyor aklım. Esnaf kızıydım ben, çocukluğum dükkanlarda koşturmakla, halı ve yatak tepesinde yuvarlanmakla geçti. Günün sonunda eve dönerken arabanın koltuğunda uyuya kalırdım. Babam beni uyandırmak için meloş ağzını kapat sinek kaçacak diye seslenir uyandırırdı. Bense uykum bölündü diye mızmız...

Sevgi

Neden her seferinde vazgeçilen ben oluyorum? Nasıl bu kadar kolay olabiliyor birinden gitmek ? Diye soruyor musunuz siz de kendinize? Sevdiğini söyleyen gidiyor. Fark ettim ki sevgi denilen o duygu insanların elinde bir oradan bir oraya sürüklenip duruyor. Oysa sevgi bu kadar kolay taşınabilen tutulabilen bir şey değildi ki. Sevgi denen duygu yüklü his... hangimiz onun ağırlığını taşıyabiliriz ? Ya da biz artık sevgiyi o kadar hafifleştirdik ,o kadar basitleştirdik ki. İşte bu yüzden sevgi oradan oraya sürükleniyor. Sevgi beslemek bu kadar kolay olmamalı. Biz insanlar her şeyi , bütün anlamlı güzel olan ne varsa biz basitleştirmekten başka bir işe yaramıyoruz. Sevdiğini söyleyen herkes bir süre sonra o sevginin ağırlığını kaldıramıyor ve bırakıyor. Hiç kimse başaramıyor sevgisini elinde tutmayı ve sonrasında vazgeçiyor. Vazgeçmek kolay olmamalıydı fakat bu kadar basitti işte gitmek. Şimdiler de herkesin ağzında şu iki kelime 'seni seviyorum' bakın küçük yazıyorum özellikle....