Ana içeriğe atla

Sevgi

Neden her seferinde vazgeçilen ben oluyorum? Nasıl bu kadar kolay olabiliyor birinden gitmek ? Diye soruyor musunuz siz de kendinize? Sevdiğini söyleyen gidiyor. Fark ettim ki sevgi denilen o duygu insanların elinde bir oradan bir oraya sürüklenip duruyor. Oysa sevgi bu kadar kolay taşınabilen tutulabilen bir şey değildi ki. Sevgi denen duygu yüklü his... hangimiz onun ağırlığını taşıyabiliriz ? Ya da biz artık sevgiyi o kadar hafifleştirdik ,o kadar basitleştirdik ki. İşte bu yüzden sevgi oradan oraya sürükleniyor. Sevgi beslemek bu kadar kolay olmamalı. Biz insanlar her şeyi , bütün anlamlı güzel olan ne varsa biz basitleştirmekten başka bir işe yaramıyoruz. Sevdiğini söyleyen herkes bir süre sonra o sevginin ağırlığını kaldıramıyor ve bırakıyor. Hiç kimse başaramıyor sevgisini elinde tutmayı ve sonrasında vazgeçiyor. Vazgeçmek kolay olmamalıydı fakat bu kadar basitti işte gitmek. Şimdiler de herkesin ağzında şu iki kelime 'seni seviyorum' bakın küçük yazıyorum özellikle. Çünkü biz normalleştirdik bunu. Birini sevebilmek, seni seviyorum diyebilmek ve sonrasında hiç sevmemiş gibi, terk edip gitmek bu kadar kolay mıydı ? Nerede kaldı şimdi gerçek sevgi ? Bir de sevgiden bahsediyorsunuz. O kirli ağzınıza sevgi kelimesini alet etmeyin. Buz gibi olan kalbinizi 'seviyorum' larla kandırmaktan başka yaptığınız bir şey yok. Biz heyecanı sevgi sandık buna kendimizi inandırıp sonra da karşımızdakine inandırdık. Kim hak etti kandırılmayı ? Hiç kimse. Hiç kimse hak etmedi ve hiç birimiz sevmedik. Belkide gerçekten sevenleri fark edemedik bilmiyorum. Sevginin o güçlü ağırlığını taşıyanları göremedik belki.
Hepimiz sevdik, mutlaka sevdik lakin zarar gördük. Sevgi neydi? Sevgi emekti ,fedakarlıktı. Sevgi yüreklilik isterdi. Hiç kimse arkasında duramadı sevgisinin ne sen, ne o, ne ben, ne de hepimiz. İşte bu yüzdendir bu kadar kolay vazgeçmek.
Ve hepimiz vazgeçtiğimiz müddetçe ,vazgeçilen olmaya mahkumuz... hep de mahkum kalacağız.
Bir gün herkes vazgeçilen kişinin kendisinin olduğunu gördüğünde benim şuan yaptığım gibi oturup hislerini sorgulayacak ve asıl o zaman anlayacak gerçek sevginin ne olduğunu.
Umarım kalbinizi gerçek sevgiyle yeşertir, ne vazgeçen ne de vazgeçilen insan olursunuz.
Yolunuz aydınlık ,kalbiniz sevgiyle dolsun....

Yorumlar

  1. Günaydın, blogunuzu bayadır ihmal etmişsiniz...
    Eminim anlatacak çok şey birikmiştir. Hadi gelin artık…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, bir süredir yoğunluktan dolayı bloguma zaman ayıramıyorum. Kesinlikle anlatacak çok şey birikti. Çok fazla ara vermiş olmamak için son yazmış olduğum yazıyı hemen yayınladım. Daha iyileri ve yenileri içinse takipte kalın :) Huzurlu günler ..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öfke

Yoruldum. Çok yoruldum. Çok üzgünüm. Çok fazla üzgünüm. Kendimi o kadar çaresiz o kadar paramparça hissediyorumki. O kadar yarım o kadar eksiğim ki. Tamamlayamıyorum içimdeki boşluğu. Ağlamak istiyorum bağıra bağıra ne varsa içimde kusmak istiyorum. Anneme babama çok öfke doluyum içimde koskoca bir enkaz bıraktıkları için. Beni bu hale soktukları için en çok onlara kızgınım. Hayata kızgınım. Ben mutlu olmayı bile bilmiyorum. Ben doğru sevgi nedir bunu bile bilmiyorum. Çekirdekten öğrenmez mi bir çocuk huzuru sevgiyi mutluluğu. Ben bunları görmedim ki. Ben evindeki kaostan kurtulmaya çalışan huzuru dışarıda arayan cahil bir çocuktum sadece. Benim kimse elimden tutmadı ki. Kimse yanımda olmadı. Herkes var olduğunu sandı. Ben sağlıklı iletişim kurmayı bile öğrenemedim. Hiç istemediğim asla öyle olmayacağım dediğim ne varsa aynı o karaktere büründüm. Yoruldum. Anlaşılmamaktan. Doğru sevgiyi gördüğümde bile vücudum ters tepki veriyor. Herkese herşeye tepkisel yaklaşıyorum. En çok zararı ken...

Yeniden Burada

İşte yine her zamanki yerimdeyim. Güzel Bursa manzarama bakıyorum. Uzun zaman olmuştu şehri böyle uzaktan izlemeyeli. Çok şey değişmiş gibi duruyor buradan bakınca. Tabi en çok da ben.. İnsan her seferinde aynı yerden defalarca kez kırılabilir mi? Kırılıyor işte. İçimdeki inanç ve güven duygusunu kaybettim. Yıllardır hissetmiş olduğum bu hisler peşimi hiç ama hiç bırakmadı. Belkide mutluluğu haketmiyorumdur. Ya da en çok ben hakediyorumdur fakat mutlu olmayı bilmiyorumdur?? Kalbim o kadar kırıkki  ben ise hala o kırık parçaların üstünde çıplak ayaklarla kanaya kanaya yürüyorum. Böyle nasıl anlatsam göğsümün derinlerinde uzun zamandır hareketsiz kalmış bir volkan var, püskürtmeyi bekliyor içindeki ateşi. Ama benim ateşim sadece beni yakıyor. Önceden sık sık yazılar yazardım bu bloga, yazacak şey de bulurdum bütün duygularımı dökerdim. Bu yazmadığım sürelerde her şey içimde birikti. Böylesi daha zormuş insanın konuşmaması. Sahi konuşamamak, anlatamamak, anlaşılmamak ne zor bir şey mi...

KABULLENİŞ

   Anlamadınız! Hiç biriniz gülüşlerimin arkasındaki hüznü görmediniz. Kaçışlarımı anlamadınız. Neden kaçtığımı, neyden kaçtığımı bilmediniz. Ya da farkedemediniz. Belki de bunun için çabalamak istemediniz zaten böylesi de işinize geldi. İçimden hiç birinizle konuşmak gelmedi. Anlatmayı istemedim. Çünkü anlatsam da sadece tek bir saat benimle birlikte üzülecek ah vah edeceksiniz. Sonra hayatınıza devam edeceksiniz. Peki ya ben?    Yoruldum. Hepinizden, herşeyden, herkesten..Neden yorulduğumu anlatmaya bile takatim yok. Üzülüyorum. Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi bi acı var içimde. Tarifini yapamadığım, koskoca boşluk bi his.. Daha yirmili yaşlarımın ortasında hayata dair bütün heveslerim yok olmuş. İnsanlığa karşı bütün inancım yok olmuştu. Anlaşılamamak.. meğer anlaşılamamak, diğer bütün o kötü hislerden daha kötüymüş. Bunu kendimi anlatmak için çırpınırken ruhumu parçaladığımda anladım. Beni buralara uzun zamandır getirmeyen şey ne ise uçup gitti. Özlemişim yazarke...