Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dostlar Beni Hatırlasın

Bu yazımda ne zamandır yazmayı planladığım fakat yazmaya vakit bulamadığım Afyon'un bana kattığı güzellikleri anlatacağım. Aslında her ne kadar defolup gitmek istediğim bir yerden ibaret olsan da Afyon. En güzel dersleri sen de öğrendim. Sen de büyüdüm. Sen de ağladım. Sen de gördüm bütün kötülükleri. Gençliğimin en deli çağını sende yaşadım. Senin sayende kazandım en iyi dostlarımı. Sen benden bir çok şeyi çalıp götürürken ben de senden bir sürü şey çaldım. Nasıl zordu 4 sene öyle zordu. Yaşadığım hüzünler,yaşadığım mutluluklar hepsi bu şehirde kaldı. Ben kendime yeni bir hayat kurmaya çalışırken ardımda bıraktıklarım sürekli peşimden geliyor. Meğer ne çok sevmişim. Dicekler ki altı üstü Afyon amma abarttın. Ama öyle değil. Ben kendi küçük dünyamı kurmuşum burada. İçinde sadece ben ve dostlarım varız. Sahi dostlarımdan bahsetmedim size. Belki onlara bile bu içimdekilerden bahsetmedim hiçbir zaman. Gerçi içimdeki çoğu şeyi anlayan,hisseden biri var Burak.. 'Değişik' derdim ...

Dönüş..

Döndüm. 2 ay oldu buralara uğramayalı. Defalarca elime aldım bilgisayarı yazmaya çalıştım fakat yazamadım. Bir kaç cümle yazdım sildim yazdım sildim .Olmadı işte..Tekrardan yazma gücü bulabilmişimdir herhalde artık. Bu sürede kendimi dinlemek için epey bi zamanım oldu. Sanırım hiç bu kadar kendimi kapatmamıştım. Bu süre çok fazla düşünceli olduğum, duygu değişimlerimin yoğun olduğu bir zamanı dilimiydi. 2 ay önce bir yakınımı kaybettim. İsmi Barış'tı. 17 yaşındaydı daha. Hayalleri vardı onun da herkes gibi. Ama kısmet olmadı işte. Gittiği günün akşamında ziyaretine gitmiştim. O gün eve dönerken içimde hep kötü bir his vardı sanki gideceğini anlamıştım. Ama olmaz öyle şey daha gencecik ,bir de insanın tanıdığı bildiği biri olunca konduramıyor kabul edemiyor işte. Sanki hala gitmemiş hala bir yerlerde duruyor..Umarım gittiği yerde huzurludur. Bu benim çok fazla etkilendiğim bi olaydı. Barış benim hayata daha farklı bakmamı sağladı. Elimdekilere şükretmeme,onlarla mutlu olmayı anla...

Kıvılcım

Nasıl bu hale geldim. Nasıl bu denli düştüm. Dizlerim ellerim yara içinde. Kalkmak istemiyorum. Öylece boşluğa bırakmak istiyorum kendimi. Yorgun ve herşeyden usanmış bi haldeyim... Bana uzanan elleri tek tek ellerimle geri itiyorum. Upuzun duvarlar örmüşüm insanlarla arama. Kimse bana ne ulaşsın ne görsün ne dokunsun istiyorum. Belki de bu bir çeşit intihar girişimi. Çünkü önce kendimden sonra bütün insanlıktan vazgeçiyorum. Ya da birtakım dönemsel depresyon. Şuan bir otobüste gidiyorum. Yanımda bir kadın ve kucağında bebeği. Uyuyor.. Bütün saflığıyla, masumiyetiyle annesinin göğsünde uyuyor, annesi üç dakikada bir alnından koklayarak öpüyor. Annemin babamın kucağında uyuyakaldığım günlere gidiyor aklım. Esnaf kızıydım ben, çocukluğum dükkanlarda koşturmakla, halı ve yatak tepesinde yuvarlanmakla geçti. Günün sonunda eve dönerken arabanın koltuğunda uyuya kalırdım. Babam beni uyandırmak için meloş ağzını kapat sinek kaçacak diye seslenir uyandırırdı. Bense uykum bölündü diye mızmız...

Sevgi

Neden her seferinde vazgeçilen ben oluyorum? Nasıl bu kadar kolay olabiliyor birinden gitmek ? Diye soruyor musunuz siz de kendinize? Sevdiğini söyleyen gidiyor. Fark ettim ki sevgi denilen o duygu insanların elinde bir oradan bir oraya sürüklenip duruyor. Oysa sevgi bu kadar kolay taşınabilen tutulabilen bir şey değildi ki. Sevgi denen duygu yüklü his... hangimiz onun ağırlığını taşıyabiliriz ? Ya da biz artık sevgiyi o kadar hafifleştirdik ,o kadar basitleştirdik ki. İşte bu yüzden sevgi oradan oraya sürükleniyor. Sevgi beslemek bu kadar kolay olmamalı. Biz insanlar her şeyi , bütün anlamlı güzel olan ne varsa biz basitleştirmekten başka bir işe yaramıyoruz. Sevdiğini söyleyen herkes bir süre sonra o sevginin ağırlığını kaldıramıyor ve bırakıyor. Hiç kimse başaramıyor sevgisini elinde tutmayı ve sonrasında vazgeçiyor. Vazgeçmek kolay olmamalıydı fakat bu kadar basitti işte gitmek. Şimdiler de herkesin ağzında şu iki kelime 'seni seviyorum' bakın küçük yazıyorum özellikle....

YALNIZLIĞIMA SELAM OLSUN!

Yine kendimle baş başa kaldığım anlardayım. Öylece oturdum ne yazsam diye düşünüyorum. Aslında içimde yazıya dökmem gereken öyle çok şey var ki. Nasıl dile getirilir , nasıl anlatılır bilmem.. Derin bir iç çekiyorum ne kadar da fazla yormuş meğerse hayat beni. Neler neler yaşadım her şeye rağmen ayağa kalkabilmişim. Tebrik mi etmem lazım kendimi şimdi ? O zaman tebrik ederim seni Canım Kendim! Şimdi ben burda hangi cümleyi kursam hislerime tercüman olur ki. Biraz karışık hislerim, hatta karışık kelimesi hafif kalır ben bildiğiniz karmakarışık olmuşum. Beni çıkarabilene helal olsun.    Haftanın bazı günlerini yürüyüş ve kendimi dinleme günü ilan ettim. Ara sıra boş bulduğum bir kamelya'ya oturuyor etrafı seyre dalıyorum. Sokakta insan kalabalığından başka bir şey yok ha bir de cağğnım sokak hayvanları. Gözlerimi kapayıp öylece dışarısının sesini dinliyorum. Rüzgar üzerime estikçe vücudumun titrediğini hissediyorum. Ama ısrarla hırka giymiyordum. Sıcak rüzgarın bedenimde yarattı...

İyilik

Bazen şehrin tepesine çıkıp uzun uzun şehri izliyorum. Şehrin kalabalıklığını dinliyorum. Yanıp sönen ışıkları görüyorum. İnsanların anlaşılmayan konuşmalarını dinliyorum. Ne kadar da çok insan var. Bu şehrin sokaklarında ne hayatlar yaşanıyor kim bilir? Gökyüzüne bakıyorum ne kadar da tertemizdi bulutlar. Kirli olanlar bizdik.Sahi biz ne vakit bu kadar kirlendik? Kalabalıklar arasında kaybolduğum oluyor bazen. Kötülüğün olduğu dünyada iyiyi bulmak için yolculuğa çıkmışım. Doğruyu aramak ne de güçmüş. Karşılaştığım yollar çıkmaz sokaktan başka bir yer değildi. Yönünü bulmaya çalışırken yorgun düşüyor insan, en sonunda bırakıveriyor kendini yollara. Yollar onu nereye götürürse götürsün o yolun sonunda bir yere varacağına emin. O yollarda türlü zorluklara göğüs gerip hala yoluna devam edebilmek kadar da güzel bişey yok. Kötülerin olduğu dünyada iyi olsan da iyi kalamıyor kimse. İyi olanlarda kayboluyor aralarında. Belki de beni bu yormuştur; iyi kalmaya çalışmak. Bu yüzden her zaman ya...

Yollar

Hüzün kapladı yine içimi.. Ben ise bir otobüste oturmuşum sonu olmayan yollarda gidiyorum. Camdan dışarıyı seyrediyorum. Dışarıda kar.. Gökyüzünden yere inişini izliyordum. Ne de güzel düşüyorlardı, birbirlerine çarpmadan. Yollar bitmiyor sonsuzluğa gidiyor sanki. Dağların arasında bir kayboluyor sonra tekrardan ortaya çıkıyorduk. 'Seyahatler çekiyor içim' derken boşuna dememişti Sait Faik. İnsan yanına bir sırt çantası alıp öylece uzaklaşmak istiyor herşeyden, herkesten. Ardı kesilmeyen yollarda uzanmak istiyor. Yabancı bir şehre gidip kaybolmak istiyor sokaklarında. Bütün geçmişini, herkesi geride bırakıp önüne bakmak istiyor. Çünkü yüreğindeki sızıyı ancak böyle dindirir insan. Yeni yollar keşfederek.. Şimdi ise kar yağmayı bıraktı, bulutlar kayboldu yerini güneşe bıraktı. Karanlık yolumu bütün görkemiyle aydınlatıyordu. Her yağan yağmurun ardından güneş açar derler. Hayatımızda olduğu gibi. Ağladıktan sonra atılan kahkahalar gibi. Gözyaşlarımız hazırlık yaparmış bir s...

Yaşamak Güzel Şey

Kalbim bir ağaç misali bütün yapraklarını dökmüştü, üzerinden kaç mevsim geçti gitti. Kar gördü ayaz gördü. Fakat hala kan pompalamaya devam ediyordu kalp. Ölümle inatlaşırcasına atıyordu. En sonunda dayanamadı yürek, bıraktı atmayı. Nasıl dönecekti geri? Hangi şok makinası onu döndürebilirdi geri? Ya o kalbin içine sığdırdıkları? Nasıl bırakıp giderdi ki onları? Tam gidecekken o çıktı karşısına. Yaprak kalmamış dallarında çiçekler açıverdi. Kar kış yedi ayaz yedi fakat güneş doğuverdi, sen ki ilkbaharı getirdin kalbime. Yeniden yeşeriverdi umut dalları. Atmayı bırakan yüreğim yüreğine tutundu. Atıverdi kalp tutundu yaşama. Yaşamak güzel şey ; yaşıyorsan eğer yaşamak istediklerini, yaşamak istediğinle...

Yaralı Kuşlar

Yaralıydı. Bir kuş misali. Kanatları zarar görmüştü. Özgürce kanatlarını çırpmak isterken nasıl yapacaktı ki bunu? Olduğu yerde saplanıp kalmıştı. Ta ki biri onu bulana dek..Yarası kanıyordu, zaman geçmesine rağmen hala kanamaya devam ediyordu. Onu kurtaran kişi de biliyordu yaranın kolay iyileşmeyeceğini fakat onu iyileştirmeye kararlıydı. Kuş kurtarıcısına tutundu. Çünkü kuş biliyordu onunla ayrı yerlerde aynı hayallere kapılmış , onunla ayrı yerinden vurulmuş fakat aynı yerinden kanayan aynı yerinden acıyan iki aşık olduklarını. Adam kızı bir kuş misali aldı yarasını sardı kanatlarını iyileştirdi. Ona yeniden uçmayı öğretti. Zamanı geldiğinde onu gökyüzüne özgürlüğüne gönderdi. Kız bir süre özgürce kanat çırpmaya devam ederken dayanamadı geri döndü. Hangi insan ya da varlık sayesinde özgürlüğüne kavuştuğu insanı unutur ki? Kız minnet ediyordu Adama. Onu kahramanı olarak görüyordu. Korkuyordu onu kaybetmekten. Kızın bilmediği bir şey vardı; kanatları zarar gören tek o değildi. Onun d...

Yara Bandı

Bir gün yine çıkageldi ansızın tüm hüzünler. Eskilere dalıyorsun, düşünüyorsun düşünüyorsun..Bir zamanlar kalp ritmini hızlandıran ne varsa bir sızı olarak kalmış gönlünde. Kalbinin derinliklerine gömmüşsün acılarını. Yarayı koparıp atmazsan iyileşmez derler. Ama sen her seferinde kanatmayı seçmişsin. Kanattıkça acı çektin. Acısını en derinlerinde yaşamak istiyor insan, dibine kadar. Mutlu olmak için çabalamak yerine içindeki o acıyı yaşatmayı istiyor insan. Acısını diri tutmalı ki aldığı yaraları unutmamalı insan. Bazen yara bandı yapıştırır iyileşsin istersin. Ama bilmezlerki hava almayan yara iyileşmez. Yara bandı yapıştırılan kalp iyileşmez kabuk bağlamaz. Bırak kanasın, acısını akıtsın,kuruyana kadar. Günler geçtikçe kabuğunu bağlar. Sonra o kabuğu atar ama izi kalır. İnsanlar gibi.. Acıyı dibine kadar yaşamalı. Ama kimseyi yara bandı yapmamalı kendine insan. Yaralı bir kalp başka hiçbir kalbe iyi gelmez. Önce içinde ki kinini acısını akıtmalı insan sonra kabuk bağlamasını bekleme...

Acı.

Bu acı öyle bişey ki anlatması konuşması zor. Özlüyorsun ama elinden bir şey gelmiyor. Rüyanda onu görüyorsun ,gördüğün anda uyanıveriyorsun  ve tekrardan onu görebilmek için uykuya dalmaya çalışıyorsun . Ama artık o gitti. O rüyadan uyandın. Onun yokluğunda alkole,sigaraya vermişsin kendini. Dumanı her içine çekişinde dudaklarının arasından çıkan dumanda onu hayal ediyorsun. Sonra o da havayla karışıyor ve kayboluyor. Sonra bir daha yakıyorsun bu sefer daha derin çekiyorsun içine yine nefesinden bıraktığında o dumanda tekrardan onu görüyorsun. Ve yine yok oldu. Bazen onunla aynı gökyüzüne bakabildiğin için bile şükrediyorsun. Onunla aynı şehrin sokaklarını,kaldırımlarını paylaştığın için mutluluk duyuyorsun. Onunla el ele yürüdüğün caddelerden ellerin cebinde geçiyorsun ,tek başınasın ama o yanında. Ne güzel söylemiş şarkıda ''Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar,yeryüzünde sizin kadar yalnızım. Bir haykırsam belki duyulur sesim Ben yalnızım,ben yalnızım,yalnızım..'' ...

Elbet Bir Gün

Kalbimi kopardılar kim bilir kaç kez,hiç hakkım yok kızmaya biliyorum.Belki de acısından beslendim Aşkın. Bu yüzden her seferinde hüsrana uğruyorum. Bazen sadece oturup bunu düşünüyorum. Bir insan her defasında aynı yerinden kırılabilir mi? Kırılıyormuş işte..Umutla,mutlulukla,sevgiyle başladığım şey yerini mutsuzluğa,umutsuzluğa,korkuya bırakıyor. Karşıdakine kızmamak gerek. Ben izin veriyorum onun beni bu kadar kırabilmesine. Evet tek suçlu benim . Kalbimi kendi ellerimle alıp onun avucunun içine bırakıyorum. Her seferinde aynı hataya düşüyoruz hepimiz değil mi ? Bir umutla,sevinçle başlıyoruz bir şeylere sanıyoruz ki her şey çok güzel olacak.Ama öyle olmuyor işte. Biz hatayı fazla değer vererek ,fazla kıymet göstererek yapıyoruz .Hani derler ya kaçan kovalanır . Biz hep kovalayan taraf olduk. Aslında biz birilerini kovalarken arkamızdakileri farkedemedik yani bizim kovaladığımız gibi aynı şekilde bizi kovalayanlardan kaçtık. Çünkü çok daha hoş gelir insana ulaşılmaz,imkansız olan.Ul...

Yaşam..

Selam yeniden herkese, bu blog sayfamı çok fazla kitleye ulaştıramamış da olsam bi nevi günlük, anı defteri vs gibi kullanıyorum . Zaten sık sık yazmıyorum desenize siz de epi topu 4 tane yazın var Melisa neyin kafasını yaşıyorsun ? :) Aslında istatistiklere baktığımda yine de az buçuk kişi incelemiş sayfamı . Umarım yazarken hissettiklerimi okurken de hissettirebiliyorumdur. Hayat çok garip, insanlar garip... Siz bilmezsiniz tabi şu an üniversite 4. sınıfım. Burada öyle insanlar tanıdım ki bütün acıları yaşamış hayatın farkına varmış insanlardan tutun. Acı nedir öğrenememiş hayatı sadece sırf yaşamış olmak için yaşayanına kadar tanıdım. Fakat her biri benim hayatımda ders oldular bana. Her seferinde bir şeyler öğrendim. Hepsi birer olgunluk kattılar bana. İşte insan böyle böyle öğreniyor hayatı. Kimisi annesini kaybetmiş, kimisi babasını,kimisi kardeşini,eşini,dostunu,sevdiğini... Herkesin başına bir şeyler geliyor bu hayatta. Galiba en kötüsü kaybetmek. Neyi,kimi,nasıl kaybetmek ? A...